T.C.
YARGITAY
Altıncı Hukuk Dairesi
E.2014/6441
K.2014/10227
T.23.09.2014
- KİRALANANIN GEÇ TAHLİYESİ NEDENİYLE CEZAİ ŞART
- CEZA MİKTARININ HAK, ADALET VE NESAFET KURALLARINA UYGUN OLMASI
- CEZA MİKTARININ İNDİRİLMESİ
Özet: 28. 04.1995 başlangıç tarihli ve on yıl süreli kira sözleşmesi ile taşınmaz hazine tarafından davalı vakfa, pazarlık usulü ile kiraya verilmiş, sözleşmede kira süresinin bitimini müteakip kiralananın 15 gün içinde tahliye edileceği, tahliye edilmemesi halinde ceza ödeneceği kararlaştırılmıştır.
Taşınmaz hazine tarafından sözleşmenin bitmesinden önce Sağlık Bakanlığına tahsis edilmiş, dava dışı Belediye tarafından taşınmazın yol ve yeşil alanda kaldığı belirtilerek 18.09.2008 tarihinde tahliye edilerek yıkılmıştır. Davacı hazinenin malik ve kiralayan sıfatının devam etmesi nedeniyle, sözleşme hükümlerine dayanarak Hazinenin davalı hakkında dava açma hakkı vardır. Davacı Hazine tarafından davalıya gönderilen 14.06.2005 tarihli ihtarname ile, kiralananın yazının tebliğinden itibaren 45 gün içinde tahliyesi istenilmiş olup, cezalı kullanım bedelinin tahliye için ihtarda tanınan sürenin dolduğu tarihten itibaren hesaplanması gerekirken, kira süresinin bittiği tarih ile tahliyenin gerçekleştiği tarih arasındaki cezalı kullanım bedeline hükmedilmesi isabetsizdir.
Sözleşmenin tarafları ceza miktarını tayinde serbest olmakla birlikte hükmedilecek ceza tutarının hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun olması gerekir. Tacir sıfatını haiz borçlu, cezai şartın indirilmesini isteyemez. Ancak, hakim borçluyu iktisaden sarsan ceza miktarını tenkisle mükellef olup, borca aykırı davranılması yüzünden uğranılan zarar miktarı ile tayin edilen ceza tutarı arasında adalet ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyen bir fark bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir.
2886 s. DEVLET İHALE KANUNU [Madde 51] 6762 s. TÜRK TİCARET KANUNU (1) (2) [Madde 24]
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan alacak davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde temyiz eden davalı A… Sağlık Vakfı vekili ve davacı Hazine vekili geldiler. Hazır bulunanların sözlü beyanları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kiralananın geç tahliyesi nedeniyle cezai şart istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı hazine vekili, hazineye ait taşınmazın yapılan ihale sonucu davalı vakfa kiraya verildiğini, kira süresinin 28.04.2005 tarihinde sona ermesine rağmen davalının kiralananı tahliye etmediğini, kira sözleşmesinin 9,maddesinde;”sözleşme süresinin bitmesinden itibaren boşaltılmayan her gün için cari yıl kira bedelinin üç katı ceza ödenir” hükmü bulunduğunu, sözleşme süresinin bitim tarihi ile tahliye (18.09.2008) tarihi arasında geçen 1238 gün için cezalı kullanım bedeli olan 1.628.056 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı vekili sözleşmenin hazine tarafından tek yanlı feshedildiğini, münfesih sözleşmeye dayalı olarak ceza istenemeyeceğini, kira paralarının 2005 ve sonraki yıllar konutta ödemeli olarak gönderildiğini ancak kabul edilmediğini, taşınmazın belediyeye terk edildiği tarih itibariyle, belediyenin müvekkilinden kira ve kullanım bedeli talep etmediğini, ceza tutarının fahiş olup, sözleşmeye konu taşınmazın mülkiyet bedelinin kat be kat üzerinde bir ceza istendiğini belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davada dayanılan ve hükme esas alınan 28.04.1995 başlangıç tarihli ve on yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Taşınmaz hazine tarafından 2886 sayılı Kanunun 51/9. maddesi uyarınca pazarlık usulü ile kiraya verilmiştir. Sözleşmenin 9. maddesinde kira süresinin bitimini müteakip kiralananın 15 gün içinde tahliye edileceği aksi takdirde her geçen gün için cari yıl kira bedelinin günlük tutarının üç katı ceza ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sonraki süreçte taşınmaz hazine tarafından 03.06.2004 tarihi itibariyle Sağlık Bakanlığına tahsis edilmiştir. Hazine 14.06.2005 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile, kira süresinin 28.04.2005 tarihi itibariyle sona erdiğini belirterek kiralananın 45 gün içinde tahliyesi istenilmiştir. Dava dışı belediye ise taşınmazın imar planında yol ve yeşil alanda kaldığını belirterek taşınmazın bedelsiz olarak terk edilmesini hazineden istemiş, en sonunda taşınmaz 18.09.2008 tarihinde tahliye edilerek belediye ekiplerince yıkılmıştır. Dosya içinde bulunan
17.12.2013 gün ve 2013/5262 esas – 2013/16870 karar sayılı bozma ilamında; davacı hazinenin malik ve kiralayan sıfatının devam ettiği dolayısıyla sözleşme hükümlerine dayanarak davalı kiracı hakkında dava açma hakkının mevcut olduğu belirtilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş ise de; davacı tarafından davalıya gönderilen 14.06.2005 tarihli yazıda kiralananın yazının tebliğinden itibaren 45 gün içinde tahliyesi istenilmiş olup bu durumda cezalı kullanım bedelinin tahliye için ihtarda tanınan sürenin dolduğu tarihten itibaren hesaplanması gerekirken, kira süresinin bittiği tarih ile tahliyenin gerçekleştiği tarih arasındaki cezalı kullanım bedeline hükmedilmesi doğru değildir.
Öte yandan sözleşmenin tarafları ceza miktarını tayinde serbest olmakla birlikte hükmedilecek ceza tutarının hak, adalet ve nesafet kurallarına da uygun olması gerekir. Hakim borçluyu iktisaden sarsan ceza miktarını tenkisle mükellef olup hakim tarafından resen nazara alınması gereken hüküm açısından; borca aykırı davranılması yüzünden uğranılan zarar miktarı ile tayin edilen ceza tutarı arasında adalet ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyen bir fark bulunup bulunmadığı da değerlendirilmelidir. Öte yandan TTK.’nın 24. maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlu cezai şartın indirilmesini isteyemez ise de, kararlaştırılan ceza tutarı borçlunun iktisaden sarsılmasını, çöküntüye uğramasını mucip olacak ise indirim isteyebileceği uygulamada kabul edilmektedir. Somut olayda kiralananın geç tahliyesi nedeniyle kiraya verenin maruz kaldığı zarar ile bu zararı karşılamaya matuf ceza miktarı arasında adalet ve hakkaniyet ölçüsünü zedeleyen bir fark bulunup bulunmadığı mahkemece irdelenerek bu yönde bir kanaat bildirilmediği gibi sözleşmede tayin edilen ceza tutarının davalıyı iktisaden sarsıntıya uğratacak derecede yüksek olup olmadığı da yeterince araştırılmış değildir. Mahkemece açıklanan bu yönler üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Sonuç: Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 1.100.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 23.09.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.